17 Ekim 2013 Perşembe

ayak ucu

oturup sevdiği insanları düşünmek istedi günlerce, her bir anıyı her bir saniyeyi tekrar düşünüp mutlu olmak istedi. artık yeni anılar yaratmaya, devam etmeye hiç gücü kalmamıştı. mutlu olmak için yapabileceği tek şey düşünmekti. mutlu olmak için yapabileceği tek şey mutlu olduğu anları düşünmekti. yargılamadan, suçlamadan ve kendine kızmadan sevdiği herkesle geçirdiği her küçük saniyeyi kafasında tekrar yaşamak istedi.

etrafını saran telefonlardan, bildirimlerden, beğenilerden, yorumlardan, tekrar çalan o telefonlardan, saçma salak sosyalleşme zorunluluklarından, böyle zorunlulukları varmış gibi hissettirilmekten, çok sevdiği ailesinin bile artık bunaltmasından, sürekli gülerken ve kahkahalar atarken ve o kadar da keyifli gibi görünürken bu şimdi şu anda içerde bi yerde uyuduğunu bildiği ve mutlaka bu mutluluğun zahiri olduğunu unutup gerçekten de mutluymuş gibi hissettiği anda uyanacağını bildiği onu korkutan düşüncelerden kaçmak kurtulmak sıyrılmak istedi. kaybolmak istedi. bir deniz kenarında oturmak ve herhangi bir eve herhangi bir bekleyene dönmek mecburiyeti olmadan düşünmek istedi.

oturup günlerce denizi izlemek istedi. bir an için çok mutlu olduğu o eski anlarını gerçekten hatırlayabilirse yani insanlar ona lanet olası bir kaç zaman parçası verirlerse ve o da bu zaman parçalarında düşüncesinin akışını gidişini kendi kendine oradan oraya sıçrayışlarını hiç dikkati dağılmadan izleyebilirse ve izleyip de sonunda gerçekten düşünmek istediği şeyleri düşünüp sadece düşünüp aynı hissi yeniden duyabilirse belki en azından rahat rahat mutluluktan ağlayabilirdi. coşarcasına biraz mutluluktan biraz üzüntülerden biraz sinirinden biraz hiçbir şeyin yaşadığı dünyada oldurulamayışından biraz imkansızlıklardan ve biraz da imkansızlıkların bunca istenmesinden bunca fazla istenmesinden ve istenemedikçe artık karşı konulamaz tutkulara dönüşmesinden biraz bıkmışlığından biraz özlediğinden biraz rahatladığından ağlayabilirdi denize karşı. sevdiği tüm kadınlarla tek tek yeni hayatlar düşünebilirdi. kafasında hiç bitiremediği tüm o hikayeleri tek tek bitirip her hikayesinin sonunda da sevdiklerine bu güzel yaşanmış ömür için sakince teşekkür edip ölebilirdi. tüm hikayeler böyle sakince mutlu mutlu ölüp geberip gitmek için yaşanıyordu işte o da böyle yaşayıp bi şekilde mutlu geberip giderdi. mutlu geberince daha ne isteyebilirdi daha fazlası istenemezdi. sonsuza kadar mutlu yaşanamazdı belki ama onu orada bırakırlarsa belki o denizin kenarında belki o serin havada sonsuza kadar mutlu mutlu geberip defalarca geberip gidebilirdi, gidilebilirdi.

telefon çaldı, istediği maaşı da kabul etmişlerdi. şartların hepsi uygundu. fena olmayan bir maaşı, belli başlı mesai saatleri, pazar günü tatili. hepsi tamamdı.

çok içerde, derin bir uykudaydı henüz o his. uyandırmaktan korktu. uyanmasın diye uyandırmasın diye ayak uçlarına basarak yaşamaya devam etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder